12 Ocak 2011 Çarşamba

Güngör büyüyünce ne olucan? - Sunucu ya da spiker :-)




Canım annem çocukluğumuzda mürebbiye gibiydi başımızda. Ağzını şapırdatma, lokmaları ağzına küçük koy, öyle oturma bacaklarını bitiştir ve hafif yana ey, odadan dışarı çıkarken misafire arkanı dönmeden biraz yan durarak kapıdan çık, büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atma, kollarını sallamadan yürü, sen arkadaşında kalma, o kalmaya bize gelsin, hava kararmadan evde ol... daha neler de neler...

Birçok şey ayıp, günah ve yasaktı. O günlerde bu kadar otorite beni çok sıksa da çevremdekilerin beğenisini takdirini kazanmak için elimden geleni yapardım. Ortaokula giderken ayna karşısında yemek yerdim, kaşığı ağzıma şöylemi götürsem daha iyi, böylemi, saçımı nasıl toplasam, hatta nasıl gülsem ... vallahi abartmıyorum.

Daha o yıllarda, ideal bir genç kız nasıl olur diye düşünüp kendimi ona göre yetiştirmeye çabalardım. En büyük hevesim güzel konuşabilmek, en büyük keyfim güzel konuşanları dinlemekti.

Ben ilkokula giderken TRT’ de Şengül Kılıç ve Aytaç Ülgen isminde haber spikerleri vardı. İki spikerimiz de haberleri sundukdan sonra, ellerindeki dosya kağıtlarını masaya vurarak toparlar, kapanış cümlesi olarak da "haberleri sunduk, hoşçakalın" derlerdi.


Ben 7 - 8 yaşındaki çocuk aklımla spikerlerin isimlerinin hoşçakalın olduğunu zannederdim. Haberleri sundular isimlerini söylüyorlar diye düşünürdüm yani. Arkadaşlarımla evcilik oynarken bile benim ismim hep Hoşçakalın olurdu.


İlkokul 2.sınıfa giderken spikerler gibi dosya toplama keyfini yaşamak için bütün defterlerimin sayfalarını yırtmıştım. Hatta bir keresinde derste yırttım. Defterimin sayfalarını tek tek yırttığım zaman öğretmenimin yüzünde beliren ifadeyi hiç unutmam.

Bazen şartlar istediğimiz gibi gelişmeyebiliyor. Ne kadar mücadele etsenizde müdahale edemiyorsunuz hayata. Benim de öyle oldu. Spikerlik ve sunuculukla hiç ilgisi olmasa da ,çok sevdiğim başka bir mesleğin mensubu oldum. 15 yıl boyunca aynı bankada bankacılık görevini sürdürdüm gururla. Derken 1,5 ay önce bankayla yollarımız ayrıldı.

Ne yapsam nerden başlasam diye düşünmeye başladım. Bildiğim tek şey, çoook severek yapacağım bir işi seçmeliydim.

E, en çok sevdiğim iş belli; Sunuculuk, Spikerlik
Peki ama yapabilir miyim acaba?
Denemeden bilemem ki dedim ve denemeye karar verdim.

Bu seferde yabancısı olduğum bu sektörde işe nerden başlanır diye düşünmeye başladım.

Daimi okuyucularım bilirler, herşeyi Allahdan ister, isterken de kuantum cümleleri ile olumlama yaparım. Allahın bana bir ışık göndereceğine yürekden inanarak, bol bol dua ve olumlama yapmaya devam ettim tabiki.

Derken bir sabah, kanallardan birinde sayın Gülgün FEYMAN’ı gördüm. Her zaman hayran olduğum akıcı Türkçesi, güler yüzü, zarif hareketleri ile adeta parlıyordu ekranda.
İşte Güngör dedim, ışık göründü. Hemen kalk, Gülgün hanım nerde ise sende oradan başla. Açtım gözünü sevdiğim Google’ı. Bir kaç sayfa araması ve bir kaç telefon görüşmesinden sonra Gülgün hocanın İletişim Akademisinde görev yaptığını öğrendim.


Gülgün Feyman ismi aslında yeterliydi benim için, ama yine de eğitim kadrosuna da bir göz atmak istedim.

Aman Allahım o da ne, burası kurs değil okul sanki.

Sayın Nur HEKİMOĞLU,

sayın Caner KARAER,

sayın Ender USLU,

sayın Erkan OYAL,

sayın Güneş HAYAT ,


sayın Zülfikar ÖZKAN hepsi burda.

( Allahım beni yine doğru kişilerle karşılaştırdığın için sana şükürler olsun. )

Sonra tahmin edeceğiniz gibi soluğu kursda aldım.




İlk dersimize Caner hoca geldi. Karizmatik, yakışıklı, profesyonel, konuya ve işine hakim. Hem spikerlik dersi verdi bize, hem de kalitesi ile seviyesizleşmeden de samimi olunabileceğini öğretti sağolsun.



Üçüncü derse kimin geldiğini söyleyince eminim sizde benim kadar şaşıracaksınız; Şengül KILIÇ.

Düşünebiliyor musunuz çocukluğumda adını Hoşçakalın zannettiğim için evcilik oynarken bile adımı Hoşçakalın koyacak kadar kendisine hayran olduğum bir spiker, ekolu sesiyle, hiç birşey kaybetmediği alımıyla, güler yüzüyle şimdi karşımda, hem de hocam olarak. Bundan büyük mutluluk olur mu hiç? ( Şengül hoca eğitim kadrosuna sonradan dahil olduğu için eğitmenlerin içinde ismi yoktu. Şimdi gelde çekim yasasına inanma ve her zaman benden yana olduğu için Allaha şükretme.)

Kursda bir ayı geri de bıraktık. Dersler o kadar keyifli geçiyor ki bir ay nasıl geçti anlamadım bile. Hergün ayna karşısında sesli sesli kitap ve gazete okuyorum, öyle zevkli ki.


Aslında ille de sunucu yada spiker olmayı istemeniz bile gerekmiyor. Zaten sınıfımızda mesleki açıdan daha iyi olacağını düşündükleri için kursumuza gelen arkadaşlarımız bile var.


Hepsini geçin, en büyük değerlerimizden olan dilimizi, daha güzel kullanabilmek için bile diksiyon kurslarına gidilmesi gerekli bence.


Gelişmeleri ve hayallerimi ileriki günlerde sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.


Şimdilik herkese sevgilerimi gönderiyorum.

Kendinize iyi bakın,

Çevrenizdekilere iyi davranın,

Emeğe saygılı olun.


İçtenlikle Güngör.

11 Ocak 2011 Salı

GÖZDEN UZAK OLAN GÖNÜLDEN DE UZAK OLURMUŞ, peeeh kim demiş onu ?

Ata sözlerimizi çok severim aslında. Ama bu akşam büyük bir mutlulukla yaşayarak öğrendim ki, her zaman gerçeği yansıtmıyormuş.

Bankadaki dostlarımdan Bahar telefon açıp, adıma bazı evraklar geldiğini ve bugün eski servis arkadaşlarımdan biri ile bana göndereceğini söyledi. Ben de tamam deyip beklemeye başladım servis saatini.

Derken akşam saat sekiz civarı arkadaşım Tülay arayıp evime yaklaştıklarını söyleyince, karşılamak için durağa doğru yürümeye başladım. Birkaç dakika sonra Tülay elinde evrak zarfı ile değil hediye paketleri ile servisden indi.

Meğerse sevgili Bahar ve sevgili Seda, bana doğum günüm için hediyeler göndermişler. Hem çok şaşırdım, hem de çok mutlu oldum. Gözden uzak olan gönülden de uzak olmuyormuş demek ki dedim kendi kendime.

Hemen fotoğraflarını çekip buradan sizlerle de paylaşmak istedim mutluluğumu.

Sevgili Bahar’cım ve sevgili Seda’cım, bazen kelimeler duyguları anlatmaya yetmeyebiliyor. Sadece çok mutlu olduğumu ve yürekden teşekkür ettiğimi bilmenizi istiyorum. Bütün hediyeleriniz çok güzel ve çok zarif. Ama asıl güzel olan paketlerinizin içindeki görülmeyen hediyeler; kocaman bir dostluk, koca bir paket sevgi, yumuşacık bir ilgi, renkli renkli güven.

Hepsi, hepsi için çok teşekkür ederim dostlarım.
İyi ki varsınız, sizleri çok seviyorum, kendinize iyi bakın.
Herkese selam ve sevgiler.

Bütün içtenliğimle, Güngör





Kuşun kanadında yazan not:
Nuh peygamber tufandan sonra, Ağrı dağına geldiği zaman 3 kuş türünü serbest burakmış; Barış için Güvercin, Yeni bir çağ için Kırlangıç, Bereket içinde Keleynak kuşunu. Halk arasında keleynak kuşlarının soyunun tükenmesi durumunda kıyametin kopacağına inanılır. Nesli tükenmekte olan bu kuşlara sahip çıkalım, onları sevgimizle koruyalım.Evlerimize her zaman bereket getirsin.


Seda'cım kitap da yazdığın notu gözlerim dolu dolu okudum inan ki.





MUTLU VE UMUTLUYUM





Dostlarım beni aradıklarında hala sesleri üzgün geliyor. Bugün bu yazıyı, dostlarımın içine su serpmek, son günlerde neler yaptığımı merak eden okuyucularımı bilgilendirmek için yazıyorum.

Ben iyiyim; Gerçekden.

Ailem, siz dostlarım ve her hafta keyifle gittiğim, hatta gününü iple çektiğim kursum sayasinde çok çok iyiyim.

Ne mutlu ki insanoğlu yaradılışı gereği her şeye alışıyor. İyi ki de böyle.
Düşünsenize, her üzüldüğümüzde yıllarca karalar bağlasaydık ne olurdu halimiz?
Ya da her sinirlendiğimizde, aylarca depresyonda kalsaydık nasıl geçerdi bu güzel hayat?


"Kulsan başına her şey gelebilir " derdi rahmetli babaannem.

Kuluz, canım arkadaşlarım; Sevinçler de bizim için, üzüntüler de ve bence bütün duygular layığı ile yaşanmalı.

Tabiki ben de çok üzüldüm, çok sinirlendim. Ama tevekkül ettim, inancımı hiç kaybetmedim, moralimi ve enerjimi elimden geldiğince yüksek tutmaya çalıştım. Sabrın sonunun selamet olacağına, kısa bir süre sonra sizlere buradan müjdeli haberler duyuracağıma yürekden inandım hala da inanıyorum.

Çocukluğumdan beri heves ettiğim bir işi meslek edinebilmek için bir adım attım, kursa yazıldım. Kursun detaylarını birkaç güne kadar fotoğrafları ile bildireceğim inşallah. Benim adıma çok sevineceğinizi biliyorum. Şimdilik sadece şunu bilmenizi istiyorum, çok mutlu ve çok heyecanlıyım.

Bunun dışında booolca kitap okuyorum. Okunmak için uslu uslu sırasını bekleyen kitaplarım yavaş yavaş bitiyor, üç tane kitabım kaldı. Ama yeni kitap listem çoktan hazır. Tabiki favori konum kişisel gelişim ve kuantum.

Ayrıca elişi de yapmaya başladım. Beş şişle çorap örmeyi öğrendim, bitirince fotoğrafını çeker buradan yayınlarım, bakalım beğenecek misiniz?

Bütün dünyanın gözünün üzerinde olduğu şehirde, İstanbul’da yaşıyoruz. Gezecek, görecek çok yer, yapacak çok şey var. Ben de bu fırsatı elimden geldiğince değerlendirmeye çalışıyorum.

Allahdan temiz kalple, yürekden ve inanarak isteyince, her şeyin eninde sonunda gerçekleştiğini görmek beni nasıl mutlu ediyor anlatamam.

Herkese mutlu, huzurlu, sağlıklı bir hafta diliyorum.

Kendinize iyi bakın,
Çevrenizdekilere iyi davranın,
Emeğe saygılı olun.

İçten sevgilerimle, Güngör.