17 Haziran 2011 Cuma

EMİRHAN'ım sponsorum oldu :-)



Daimi okuyucularımın da bildiği gibi, bir süre önce sunuculuk ve spikerlik kursuna gitmiştim. Bir sürü televizyon kanalı ile görüştüm. Ama Türkiye’nin en iyi hocalarından eğitim almış olmak ya da kursu derece ile bitirmiş olmak yetmiyormuş. Çünkü sponsor bulmadan bu sektörde iş bulmak mümkün değilmiş ne yazık ki. Açıkcası artık kanallara CV göndermeyi de bıraktım.
Bu arada hemen belirteyim ki kursa gittiğime hiç pişman değilim. Hayatım boyunca hatırlayacağım çok güzel, çok değişik, çok mutlu, çok keyifli bir tecrübe oldu benim için.

Ve geçen hafta sunuculukla ilgili tatlı bir anı daha eklendi hatıralarıma.
Yeğenim Emirhan’ı hatırlarsınız sanırım, hani 5 yaşında ve yuvaya gidiyor.

İşte Emirhan’ım birgün okulda halam spikerlik kursuna gidiyor demiş. Bunun üzerine de, bir süre sonra öğretmeni beni arayıp anneler günü için hazırladıkları törende şiir okumamı rica etmişti. Şiirler hikayeler derken güzel bir anneler günü geçirmiştik gerçekden.

Geçen hafta öğretmeni tekrar arayıp, yıl sonu gösteri programının sunuculuğunu yapmamı rica etti. Heyecanla ne desem diye düşünürken, birden bire ağzımdan " tabiki yaparım, hem de zevkle " diye bir cümle çıkıverdi.

İyi ki de çıkıvermiş. Çünkü o cümle şuan bakmakda olduğunuz bu fotoğrafları doğurdu.
Emirhan’ım sponsorum oldu yani :)) Onun sayesinde bir kerelik bile olsa sunuculuk hevesimi almış oldum.

Program akışına çok iyi hazırlanmış olduğuma inansam da, sahne arkasında nasıl heyecanlı olduğumu anlatamam. Ama her şey sahneye çıkana kadardı. İlk bir iki dakikadan sonra bütün heyecanım üzerimden akıp gitti sanki. Kendim bile kendime şaşırarak devam ettirdim programı.

Öğretmenler ve çocuklar gerçekden görsel bir şölen hazırlamıştı. Bir çoğumuz dün ne yediğimizi unuturken, yaşları 3 ile 6 arasında değişen minikler o kadar çok figürü nasıl akıllarında tuttular, o şahane dansları nasıl yaptılar anlamadık. Her biri harikaydı gerçekden. Çok büyük emekler verilmiş, çok fazla gösteri hazırlanmıştı. Hem çocuklarımızı, hem de öğretmen arkadaşları buradan tekrar kutluyor, sevgilerimi gönderiyorum.

Programdan sonra öğretmen arkadaşlardan ve velilerlerden duyduğum şık cümlelerin ve iltifatların da keyfime keyif kattığını, beni çok mutlu ettiğini de belirtmeden geçemiyeceğim :)

İçten sevgilerime,
Güngör Ekinci











Müdür bey, öğretmen arkadaşlar ve küçük yetenekler.

16 Haziran 2011 Perşembe

BABA Çınar Ağacı gibidir. Meyvesi olmasa bile onun gölgesi yeter...



Babamı çok seviyorum çünkü;
Babamdan öğrendim evimizin ibadethane kadar kutsal olduğunu,
ailemizin herşeyimiz olduğunu, büyüğü saymayı, küçüğü sevmeyi, insana değer vermeyi.

Babamdan öğrendim en büyük Fenerbahçe, yaaaa şaaaa Feneer bahçeeeeeeeee demeyi.

Babamdan öğrendim köylüye saygı duymayı, zorda olana omuz vermeyi.
Bölüşmeyi, paylaşmayı, kıymet bilmeyi, fedakarlığı.

Saçlarımın ucundan azıcık kestirdiğimde kıyametleri koparıp, " kafanı sıfıra vurdursaydın kızım, daha çok yakışırdı " diyen babamdan öğrendim, kadına uzun saçın farklı bir eda kattığını.

Yine babamdan öğrendim, Cumhuriyetimizin en büyük adamının Atatürk, İslamiyetin en büyük adamının Hz. Muhammet olduğunu. Elhamdülillah müslüman olup laik bir ülkede yaşadığımızı.

Yıllarca Eyip beyin büyük kızı Güngör oldum önce, şimdi Güngör hanımın babası Eyip bey de diyorlarmış canım babama.



Daha 6 aylıkken ağzımdan çıkan ilk kelime de " BABA "olmuş. Hem de öyle ba ba ba, ya da bab ba değil. Bayağa seslenmişim odadan, salonda yemek yiyen babama. Amcalarım, annem, babam, nenem, dedem hepsi sofradaymış. Korkmuşlar önce, 6 aylık çocuk konuşur mu diye. Rahmetli amcam kalkıp okumuş beni. Korkutmayın çocuğu demiş, canım nurlar içinde yatsın. Konuşmayı çok seveceğim 6 aylıkken bile belliymiş yani :)

Amcalarımdan birinin eşi Kıbrıs'lı. Ben 5 yaşındayken bir yaz tatilinde Kıbrıs'a gideceklermiş. Gitmeyin diye ağlıyormuşum. " E gel senide götürelim " demişler. Ama ben babamı bırakamam ki demişim.

Bazen olur ya hani, sıkıntıya düşersiniz, çıkmazda hissedersiniz kendinizi. İşte öyle durumlarda babamın " sen tasa etme, ben hallederim" demesi güven verir bana. Arkamda dağ gibi hissederim varlığını. Onun için girdiği 4 ameliyatta da çok korkmuş ve oruçlar adamıştım, Allahım sağ salim hayırlısı ile çıksın ameliyattan diye.


Canım babam 17 yıl kadar önce ne büyük sıkıntılar yaşadı iyi niyeti yüzünden.
Ki zaten bu yüzden kalp ve tansiyon hastası oldu. Ogünlerden kaldı bana ağlayan babalara film de bile olsa dayanamamak onlarla birlikde ağlamak, çekilen sıkıntılar ne olursa olsun dürüstlüğünden ödün vermemek, merhametini kaybetmemek, bunları da aşacağız sabrın sonu selamet demek ve şükür ki bunda yanılmamak.

Okuma yazma öğrenmeme yardımcı olup, otuduğumuz küçük mahallenin sakinlerini ilk okuldan sonra da kız çocuklarını okutmaları için yüreklendirip, beni orta okula kayıt ettirip, gölge gibi yanımda olduğun ve desteğini hiçbir zaman esirgemediğin için de çok teşekkür ederim baba . Bugün sayende ayaklarım yere basıyor ve kimseye muhtaç değilim çok şükür.



Bana kattığın her şey için çok teşekkür ederim. Annemin ve senin emeklerinizi hiçbir zaman ödeyemeyeceğimiz kesin. Ama sadece sizleri çok sevdiğimi/ sevdiğimizi bilmenizi isterim. Allah ikinizi de başımızdan eksik etmesin. İyi ki bu ailenin bir ferdi ve sizin çocuğunuz, hem de ilk göz ağrınız olmuşum. İkinize de çok seviyorum.

Canım babam, senin şahsında, senin ve bütün babaların babalar gününü kutluyor,hepinize uzun ömürler diliyorum.
Ayrıca bu vesile ile aramızda olmayan tüm babalarımızı da saygı ve rahmetle anıyorum.

En içten sevgilerimle,
Evin küçük aslanı Güngör Ekinci :)
( BÜYÜK ASLAN BABAM )

15 Haziran 2011 Çarşamba

Can Yücel ...



Bir eşi olmalı insanın
Rüzgar onun kokusunu getirmeli,
Yağmur O'nun sesini.
Akşam......... onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği,
Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken.

Cennetten köşe almışçasına
Sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...

Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,

Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın!!!

Ben seni ölene dek seveceğim boş laf!!!

Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim...
BEN SENİ SEVDİKÇE ÖLMEYECEĞİM...

Neyzen Tevfik 'den



Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama,
Biraz duraksa, neler olup bittiğin...e anlam verme.
Mutlaka yanlış bir şey oldu ve düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi.
Ve varlığın ile buluşamadı
Sorun yok, sadece bekle.
Güneş doğacaktır, çimler yeşerecektir,
Çiçekler açacaktır,
Rüzgâr esecektir
Ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur.
Olması gereken kendiliğinden olur.

İzlemene devam et, şahitlik güzeldir
Hem olayın dışındasındır hem de içinde...
O bir dengedir,
O anlamlıdır,
Şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş.
Güzellik olanların içinden filizlenecektir;
Zorlamaya gerek yoktur.
Olması gereken kendiliğinden olur.

Hayat üç buçukla dört arasındadır
Ya üç buçuk atarsın ya da dört dörtlük yaşarsın.

Neyzen Tevfik

GÜNÜN SÖZÜ



Aşağıdaki söz bana, bakkala giderken aşık olup, eve gelirken ayrılan,
zamane gençlerini hatırlattı. Burada espri ile anlatılmış ama çevrede gözlemlediğim kadarı ile malesef durum bundan ibaret.

PazaRtesi ßakıştık
SaLı taNıştık
Çarşamßa aRkadaştık
PeRşembe İki Aşık
Cuma aLıştık
CumaRtesi taRtıştık
PazaR ayRıLdık :))