25 Haziran 2011 Cumartesi

Bak DOSTUM!



Cahil ile dost olma.
İlim bilmez, İrfan bilmez, Söz bilmez,
Üzülürsün.

Saygısızla dost olma.
Usul bilmez, Adap bilmez, Sınır bilmez,
Üzülürsün.

Aç gözlü ile dost olma.
İkram bilmez, Kural bilmez, Doymak bilmez,
Üzülürsün.


Görgüsüzle dost olma.
Yol bilmez, Yordam bilmez, Kural bilmez,
Üzülürsün.

Kibirliyle dost olma.
Hal bilmez, Ahval bilmez, Gönül bilmez,
Üzülürsün.

Ukalayla dost olma.
Çok konuşur, Boş konuşur, Kem konuşur,
Üzülürsün.

Namertle dost olma.
Mertlik bilmez, Yürek bilmez, Dost bilmez,
Üzülürsün.

- İlim bil, İrfan bil, Söz bil
- İkram bil, Kural bil, Doyum bil
- Usul bil, Adap bil, Sınır bil
- Yol bil, Yordam bil,
- Hal bil, Ahval bil, Gönül bil
- Çok konuşma, Boş konuşma, Kem konuşma
- Mert ol, Yürekli ol,


- Kimsenin umudunu kırma.
Sen seni bil, Ömrünce yeter sana
Şebap Teker

24 Haziran 2011 Cuma

Nenem, Dedeme özlem ve Hamsikoli



Çayın başkenti olan Rize, çok sarp ve engebeli bir araziye sahip olduğu için, çaylıklarda yürümek de oldukça zordur. Sofralarımızı tatlandıran, renklendiren çay, masalarımıza gelene kadar o kadar çok evreden geçer ki öğrendiğimde ben de çok şaşırmıştım.

Dönümlerce tarla önce gübreleniyor, sonra tarlanın otu temizleniyor, arkasından çay toplanıyor. Bu işlem yılda üç kez yapılmakta olup, karadenizin yağışlı iklimine
dik ve engebeli arazi şartlarını da ekleyecek olursak ne demek istediğim daha iyi anlaşılır sanırım.

Ayrıca olay bu kadarla bitmiyor. Çay çok fakat devlet bir kota koyuyor.
Bir günde topladığınız çayın tamamını devlet almayabiliyor. Çay elinizde kalıp ziyan da olabilir, sonraki günlerde de alınabilir ( Belki ! ) .

Veya ziyan olacağına çayımı özel çay firmalarına satayım diye düşünebilirsiniz. Ama bu durumda da tonlarca çayın parasını firmadan zamanında alamayabilirsiniz ve emeğinizin karşılığı çerez parasına dönebilir malesef.

Her yıl Nisan ve Kasım ayları arasında hırçın karadenizin dik çay tarlalarında alın teri döker teyzem ve nenem. Nisan ve Kasım ayları arasında göremeyiz aslında ikisinide. Ama teyzemin Kasım ayında düğünü olacak. Ön hazırlıklar nedeni ile bu sabah itibari ile geldiler ama bir ay sonra tekrar gidecekler.



Nenem hiç üşenmez köydeki onca telaşının içinde sırf ben seviyorum diye dönecekleri günün arefesinde benim için hamsikoli yapar getirir. Bu defa da yapmış getirmiş yine sağolsun canım benim.

Hamsikoli kılçığı alınmış hamsi, mısır unu, tereyağı ve bol yeşillikle ( pazı, soğan, maydanoz vs ) yapılan bir çeşit hamsili kektir. Hatta bir keresinde televizyonda yöresel yemeklerin anlatıldığı bir programda hamsikolinin tarifini hamsili kek olarak vermişlerdi.

Nenecim şimdi önce teyzem bu satırları okumuştur sana.
Sonradan gözlüklerini takıp sen de okursun zaten.

Allah sana sağlık versin, eline koluna sağlık olsun da, lezzetli yemeklerinden daha uzunca yıllar yiyelim olur mu? Her zamanki gibi çok güzel olmuştu afiyetle yedim valla.:)

Bazen çocukluğumu öyle özlüyorum ki nene.

Rahmetli dedemin hergün okul dönüşü çantama attığı finger bisküvileri,

Senin Ramazan davetlerinde donattığın mükemmel sofraları,

Dedemin kışın beni atkımla Ninja kaplumbağaları gibi sarıp sarmalayıp eve yollamasını ve benim dedemin görüş alanından çıkınca hemen atkımı açma çabalarımı,

Benim, yaşıtlarımın ve hatta benden büyüklerin arasında fark edilir davranışlarıma, senin gözlerinle ve hafif gülümseyerek verdiğin gurur dolu onay bakışlarını,

“ Ben bakkal Hüseyin’in torunuyum” demenin ayrıcalığını,

Elinden gelmeyen iş olmadığı için Çavuş nene olarak anılan senin torunun olmanın keyfini,

Dedemin bana seslenirken Güngör’le Cüncör arası bir şive ile kükremesini,

Dedemin TRT 1’in haberlerini, hava durumunu, spor haberlerini sonuna kadar izlemelerini ve benim çocuk aklımla buna sinir olmamı,

Teyzemlerin yayık ayranı yaparken kocaman yayığın üzerine bir de beni oturtmalarını,

Tavanda yayık ipinin bağlı olduğu yer vardı ya, hani iş bitince ip oraya geri sokulurdu, senden gizli gizli teyzemlerin o ipi aşağıya indirip bana salıncak yapmalarını,

Rize’li dedemin seyahat otobüsü alıp babamın memleketi olan Kars’a hizmet sunmaya başladığı günlerdeki görkemi…

Ve daha neleriii neleriiii... Off nene off…

Hasretle kucaklıyor, sevgi ve özlemle ellerinden öpüyorum.
Torunun Güngör.( yada dedemin seslenişi ile Cüncör)

23 Haziran 2011 Perşembe

TUZLU KAHVE




Kıza bir partide rastlamıştı. Çok güzel bir kızdı. Partinin sonunda kızı bir kahve içmeye davet etti. Kız parti boyunca dikkatini çekmeyen gencin davetine şaşırdı. Ama tam bir kibarlik gösterisi yaparak daveti kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye gittiler.





Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı.
“ben artık gideyim” demeye hazırlanırken, delikanlı birden bire garsonu çağırdı.
“bana biraz tuz getirir misiniz” dedi.. “kahveme koymak icin..”
Bunun üzerine yan masalardan bile şaşkın yuzlerle delikanlıya baktılar.
Kahveye koymak için tuz istemişti!.

Delikanli kıpkırmızı oldu utanctan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye basladı.

Kız, merakla “garip bir ağız tadınız var” dedi..

Delikanlı anlattı:
“ Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.
Bu tadı cok severim. kahveme tuz koymam bundan. ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem, cocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum ve özlüyorum." Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının.

Kız dinlediklerinden cok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar seven, özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini seven biri... ev duygusu olan biri..

Kız da konuşmaya başladı. Onun da evi uzaklardaydı. O da ailesini anlattı. Çok sirin bir sohbet olmustu. Şirin, tatlı ve sıcak.


Ve bu sohbet harika bir ilişkinin, güzel baslangıcı olmuştu.

Buluşmaya devam ettiler,
kısa bir süre sonra evlendiler,
ve ömürlerinin sonuna kadar cok mutlu yasadılar.

Kız sevgili eşine ne zaman kahve yapsa, içine bir kaşık tuz koydu mutlaka.
Onun böyle yani tuzlu kahve sevdiğini biliyordu cünkü.

Evliliklerinin 40. yılında adam dünyaya veda etti.
“ÖLÜMÜMDEN SONRA AÇ” diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına.

Kadın mektubu açtı, şöyle yazıyordu satırlarında,

“sevgilim, bir tanem,
Lütfen beni affet.
Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurdugum icin beni affet.
Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim. O da tuzlu kahvede.

İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken tuz çıktı ağzımdan. Sen ve herkes bana bakarken, degistirmeye o kadar utandim ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim iliskimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemisti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgectim. Şimdi ölüyorum ve artık korkmam icin hiçbir sebep yok.

İste gercek. Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat. Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi ictim. Hem de zerre kadar pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en büyük mutlulugu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borcluydum.

Dünyaya bir daha gelsem, her şeyi yeniden yasamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim. Bana seninle ikinci bir hayat sunulsa, ömrümün sonuna kadar yine yanında olur ve yine elinden tuzlu kahve içerdim aşkım."

Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı.

Lafı açıldığında birgün biri, kadına “tuzlu kahve nasıl bir şey ” diye sordu.

Gözyaşlarına boğulan kadının ağzından iki kelime çıktı.
“ ÇOK TATLI” .

21 Haziran 2011 Salı

HAYATA YÖN VEREN ÖYKÜLER




Akın Alıcı’nın derlediği kitabın bakış açınıza yön vereceği kesin. Ama bakış açınızın hayatınıza yön verebilmesi sizin elinizde tabiki. Kitapda başarıları ile ismini tarihe yazdırmış, Türk ve yabancı bir çok önemli ismin motivasyonunuzu yükseltecek birbirinden güzel sözleri ve sayısız anlamlı hikaye var. İçeriği hakkında fikir sahibi olmanız için aşağıda kitapdan alıntılara da yer verdim. Herkese sevgilerimi gönderiyor, güzel bir hafta diliyorum.




Gittiğiniz yere Sevgi Götürün Gittiğiniz her yere sevgi götürün.
İlk önce kendi yuvanıza.Çocuklarınıza,karınıza,yan komşunuza sevgi verin...
Hiç kimsenin yanınızdan mutsuz ve kötü ayrılmasına izin vermeyin.
Allah'ın zarafetinin yaşayan bir örneği olun;yüzünüzden,
gözlerinizden,gülüşünüzden ve selamınızdan zarafet eksik olmasın...
Rahibe Teresa

Yaşamın kutsanmasıdır aşk,
Erdemsiz kalanlara erdem verirde onları temizler
Şu dünyanın iğrenç kirliliğinden;
Bir ateştir arındıran altını artıktan,
Bir bahardır,kış toprağında
Saflığın bir gül gibi açmasını sağlayan...
OSCAR WİLDE

İstemek yetmez, amacımıza ulaşmak için şiddetle arzulamamız Gerekir.
Ovidivs

Sen Neye Hazırsan Oda Senin İçin Hazırdır.
MARC VİCTOR HANSEN

Hayat geç kalanları hiç affetmez
Gorbaçov

Yaşlanmak, bir dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır. Ama görüş açınız genişler.
İngmar Bergman

Az korkun,çok umut edin,
Az yiyin,çok çiğneyin,
Az konuşun,çok ifade edin,
Az kızın,çok sevin:
İyi şeyler sizindir.
Lord Fisher


Bir serçenin hayatından alınacak dersler
Soğuk bir kış günü küçük bir serçe yerde donmak üzeredir. O sırada oradan geçmekte olan bir inek tam serçenin üzerine pisler. Sıcak pisliğin üzerine düşmesiyle donmaktan kurtulan serçe, dışkının sıcaklığıyla keyfi yerine gelmiş bir halde kafasını pisliğin dışına çıkartarak sevinçle var gücüyle ötmeye başlar.

Kuşun sesini duyan aç bir kedi hemen oraya gelir. Kuşu pislikten çıkartır. Önce onu bir güzel temizler ve sonra oturup afiyetle yer.

Bu öyküden çıkarılması gereken ders;
Felaket anında üzerinize pislik atan, her zaman düşmanınız değildir.
Boğazınıza kadar pisliğe gömülmüşken eğlenceye dalmayın.
Sizi pislikten kurtarıp temizleyen her zaman dostunuz değildir.