21 Kasım 2011 Pazartesi

SÜRPRİZ VE KISA BİR ARA



Soğuk bir İstanbul sabahından sıcak bir merhaba herkese.

Bloğumu sürekli takip eden arkadaşlarımın da tahmin edeceği gibi, son zamanlarda tatlı bir telaş içindeyim. Hayatımın belki de en keyifli yorgunluklarını yaşıyorum. Hatta bu keyif yorgunluklarının arasında öyle büyük de bir sürpriz yaşadımm ki duygularımı anlatmaya sözcükler yetmez.

Geçen hafta pazartesi günü sabahı, saat 8 de bir yerde randevum vardı.
Randevum olan binanın sokağından içeri girmemele, kendimi Canımın İçi'nin boynuna sarılmış ağlarken bulmam bir oldu. İş yoğunluğundan dolayı düğün tarihmizden önce gelmesinin asla mümkün olmadığını biliyordum, buna bir de uçağı daha alandan havalanmadan özlemeye başladığımı eklerseniz, yaşadığım mutlu şokla ne hale geldiğimi tahmin edersiniz herhalde.

Hayatım boyunca aynı anda,
hem bu kadar çok sevinip,
hem bu kadar çok şaşırıp,
hem bu kadar gözlerime inanamayıp,
hem de bu kadar kendimi özel hissetmemiştim ben.

Hani insan ömründe öyle anlar vardır ki, üzerinden yıllar da geçmiş olsa capcanlı durur hafızasında. Her saniyesini hatırlar. Çünkü gözüyle görüp, yüreği ile yaşamıştır o hatırayı.

Yürek iki şeyi asla unutmuyor bence.
Bir, aldığı yaraları.
İki, kanat çırpışlarını.

Aldığı yaraları unutmuyor,
çünkü bu yaralar hem çok derin olur, hem de cam kesiğine sürekli tuz basılıyormuş gibi yakar içinizi. Hiç olmadık bir yerde, beklenmedik bir anda kanatır sizi. Öyle sızlar ki yüreğiniz, kendinizi tutmaya çalışsanızda, akar göz yaşlarınız boncuk boncuk. Herşey yarım, herkes eksik görünür gözünüze. En mutlu anınızda bile paslı bir tat bırakır ağzınızda.

Bir de kanat çırptığı anları unutmaz yürek.
Çünkü, sanki içinizde sayısız güvercin sürekli göç halindeymiş gibi kanat çırpar. Dışarda mevsim kış bile olsa siz hep bahar olursunuz. Karnı tok, sırtı pek der ya eskiler, öyle iyi hissedersiniz kendinizi. Tavan yapan enerjiniz bütün organlarınızı etkiler. Gözler başka bakar, cilt parlar, kalp bile farklı atar sanki.

İnsan ne kadar mücadeler ederse etsin, bazen müdahale edemiyor hayatına.
Benim de istemeden de olsa en çok cam kırıklarım oldu yüreğimde.
Taaaa ki 4 Nisan tarihine kadar.

4 Nisan tarihi ile bir güvercin kanat çırpmaya başladı yüreğimde.
Hergün daha hızlı...
Hergün daha da hızlı...

Çok şükür bu yürek kanat sesleride kaydetmeye başladı yani aylardır.
Çok güzel anlar, çok kıymetli ilkler yaşadık Canımın İçi ile birlikte.
Hepsi birbirinden değerli, unutulmayacak hatıralar olarak işlendi yüreğime.
Ama iki günlük bu sürpriz ziyaretin lezzeti ömrüm oldukca kalacak dilimde.

Canına sağlık Canımın İçi.
Bize bu duyguyu yaşattığın için, ben ve yüreğim çok teşekkür ederiz...

Ve şimdi gelelim yazımın kısa bir ara ile ilgili kısmına.

Arkadaşlar Aralık ayında düğünümüz olduğu için, yoğunlukdan internetin başına oturacak vakit bile bulamıyorum inanın. Düğünden sonra da sanırım hemen merhaba diyemeyebilirim.

Ama çok değil,
dumanı üzerinde sıcacık anıları,
mutlu fotoğrafları,
tatlı telaşımın ayrıntılarını,
heyecanlarımı, hüzünlerimi, sevinçlerimi,
en geç yeni yaşıma girdiğimde,
yeni yıldan kısa bir süre önce,
yeni yuvamdan,
yeni hayatımdan bildiriyor olacağım sizlere.

O güne kadar kendinize iyi bakın, çevrenizdekilere iyi davranın, bensizliğe alışmayın.
Yürekden sevgilerimle,
Güngör Ekinci Sağlık